Bu sure, bağlantılı âyetlerle birlikte okununca hem kimsenin günahlara karşı korunmadığı hem de tövbenin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunda Muhammed aleyhisselamın örnek gösterildiği görülür. Yanlışı yapan kim olursa olsun, yanlışından dönüp kendini düzeltmez, sebep olduğu kötü sonuçları, imkanları ölçüsünde iyileştirmezse tövbe etmiş olmaz.
Çok saygın bir kişiliğe sahip olan Muhammed aleyhisselam (Kalem 68/4) Mekke’ye Allah tarafından elçi olarak görevlendirildiğinde (Cum’a 62/2) yaptığı konuşmalar herkesi şaşırttı (Necm 53/1-10). Mekke’nin asıl özelliği, ümm’ül-kurâ (En’âm 6/92, Şûrâ 42/7) yani yerleşim yerlerinin anası, dünyanın anakenti olmasıdır. Mekkeliler daha sonra onun, Allah’ın elçisi olduğunu kesin olarak anladılar (Yasin 36/7) ama söylemlerinin, kendilerine itibar kaybettireceğinden korkarak ona karşı çıktılar (Kasas 28/57) ve ondan kurtulmaya çalıştılar. Baskılarını iyice artırdıkları sırada şu âyetler indi:
“(Ya Muhammed!) Seni bu topraklardan çıkarmak için yerinden oynatmak üzereler. Çıkarırlarsa senden sonra burada fazla kalamazlar. Senden önce gönderdiğimiz elçilere uygulanan sünnet budur. Bizim sünnetimizde bir değişiklik bulamazsın.” (İsrâ 17/76-77)
Sünnet, Allah Teâlâ’nın elçi gönderdiği toplumlarda uyguladığı kanundur. Şu âyetlerle, bu sünnetin Mekke müşriklerine de uygulanacağı, oranın hakimiyetinin Müslümanlara geçeceği ve bunun gerçekleşeceği tarih bildirildi:
“ELİF! LÂM! MÎM! Romalılar yenildiler. Yeryüzünün en çukur yerinde (Lut gölü bölgesinde). Onlar, bu yenilginin ardından galip geleceklerdir. Dokuz yıl içinde! Önce de sonra da bütün yetki Allah’ındır. O gün müminler sevineceklerdir. Allah’ın yardımıyla! Allah tercih ettiğine yardım eder. O daima üstündür, ikramı boldur. Bu, Allah’ın sözüdür. Allah sözünden dönmez. Ama insanların çoğu bunu bilmez.” (Rûm 30/1-6)
Medine’de inen şu âyet, ona çok kötü davrandıklarını bildirmektedir: “O kafirler bir zamanlar, seni durdurmak, öldürmek ya da sürgün etmek için oyun (tuzak) kuruyorlardı. Allah da oyun kuruyordu. En iyi oyun kurucu Allah’tır.” (Enfal 8/30)
Bu tavırlar üzerine Nebîmiz Medine’ye hicret edince herkes Persler ile Romalılar arasında çıkacak savaşa odaklandı. Kureyş Suresinde belirtildiği gibi Mekkeliler yılda iki kere ticaret kervanı çıkarırlar, kışın Yemen ve Habeşistan’ı, yazın da Filistin, Suriye, Mısır ve Irak bölgelerini tercih ederlerdi. Mekke için büyük önem taşıyan kervanları Suriye’de iken savaş haberi duyuldu. Müslümanlar Allah’ın kendilerine kervanı vererek yardımda bulunacağı inancıyla kervanın konaklayacağı Bedir’e doğru yola çıktılar. Ama beklemedikleri bir anda karşılarına Mekke ordusu çıktı. Bunu şu âyetten öğreniyoruz:
“Siz vadinin (Bedir’in) alt tarafında, onlar vadinin üst tarafında, kervan ise biraz aşağınızdaydı. Sözleşseydiniz böyle denk getiremezdiniz. Ama Allah, karar verdiği bir işi gerçekleştirsin; kendini bitirenler gerçeği görerek bitsinler, yaşayanlar da gerçeği görerek yaşasınlar diye böyle yaptı. Allah elbette dinleyen ve bilendir.” (Enfâl 8/42) (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)