[1*] Allah, Allah'ın özel ismidir. Allah sözcüğü, isim olarak Allah'ın dışında başka hiçbir şey için kullanılamaz. Başka dillere bu ismin dışında başka bir isimle aktarılamaz. Dilbilimcilere göre herhangi bir isimden türememiş, çoğulu, erili, dişili olmayan “tek başına, köksüz bir isimdir. (Erhan Aktaş Tefsiri)
***
[2*] Ehad için, “es-Samedin aksine Allah’tan başkası ehad diye nitelendirilemeyeceği için el takısı almamıştır” denilmişse de, başta bu sûrenin sonundaki olmak üzere Kur’an’da yalın olarak 53 yerde gelir. Burası dışında, hepsinde de başkaları için kullanılır. Ehad, sıfat-ı müşebbehe olması hasebiyle, “teklik O’na mahsus ve zâtıyla kaim” demektir. Belirsizlik, O’nun zâtına özgü bu niteliği kulun tam olarak kavrayamayacağına delâlet eder. Vahid yerine ehad gelmesi, maddî-manevî, aklî-hissî tüm boyutlardan ve açılardan biricikliğini, eşsizliğini ve benzersizliğini ifade içindir. Vahid olan “bir” parçalardan da meydana gelebilir, fakat ehad olan “tek” ve parçalanamaz olanı ifade eder. Mamafih Allah için Vâhid sıfatı da kullanılmıştır (Bkz: 22:34; 2:163). Fakat Ehad Vâhid’den teklik açısından daha güçlü bir sıfattır. İhlas sûresi muhatabının Allah tasavvurunu İnşâ eden bir sûredir. İlâhî bir kartvizit mesabesindedir. “Ey Allah’ım! Seni tanımak istiyorum!” diye dua eden bir kula sunulmuş bir cevap gibidir. İhlas sûresinde konuşan Allah, konu Allah’tır. Yani Allah’ın Allah hakkında konuştuğu sûredir bu sûre. Bu âyetteki kul (de ki) emrinin ilk anda hatırlattıkları şunlardır: 1) “De ki” emri muhatabın zihnini yüce bir makamdan gelen emre karşı hazırlar. 2) Bu emir talim ve terbiyeyi, yani eğitim ve öğretimi amaçlayan bir talimattır. 3) Bu bir şeyi yapma emri değil söyleme emridir. “Bir şeyi yapmadan önce ne yapacağını bil!” anlamına gelir. Zira söz düşüncenin çocuğu, eylemin annesidir. Maamafih sözün kendisi de aklın eylemidir. 4) Bir tek bu emirle tüm sûrenin belâgat çatısı değişmiş, sûre haberden İnşâya taşınmıştır. 5) Ele alınan konu akidenin direğidir ve bireysel yorumlara açık olmayan bir konudur. Onun için de muhatabın takdirine bırakılmayıp “de” emri verilmiştir. 6) “De ki” emri duyulduğu andan itibaren karşı ileti ister: “Ne diyeyim ya Rab!” Bu yöntem teyit alma yöntemidir. Yanlış anlamayı ve anlaşılmayı önlemek için kullanılır. Zira akide gibi nazik bir konuda açık kapı bırakmaya gelmez. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)