CUMA SURESİ

İniş Sırası: 110 • Mushaf Sırası: 62 • Medeni Sure • 11 Ayettir

Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi bırakın; Allah’ın zikrine koşun. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız. (Cuma 9-10)

Rahmân Rahîm Allah’ın Adıyla

1. Göklerdekiler ve yerdekiler Melik; bütün yetkiyi elinde tutan, Kuddûs; yaptığını tertemiz yapan, Azîz; daima üstün ve Hakîm; kararları doğru olan Allah'ı tesbih ediyor.
2. Ümmilerin[*] (ilahi kitapları bilmeyenlerin) içinden elçi çıkaran Allah’tır. Onlara, O’nun ayetlerini okur, Kitab’ı ve hikmeti öğreterek onları geliştirir. Halbuki onlar daha önce açık bir sapkınlık içindeydiler.

“Kitap ile ilgisiz toplum” (ümmiyyûn) terimi, daha önce kendilerine ait vahyedilmiş kitapları olmayan bir toplumu veya milleti gösterir (Râzî). Hz. Peygamber’in “kendi içlerinden” bir insan olarak adlandırılması, bu bağlamda, onun da kelimenin ilk anlamıyla “kitap ile ilgisiz” (ümmî) olduğu (karş. 7:157 ve 158) ve bu nedenle, Kur’an mesajını “uydurmuş” yahut o düşünceleri eski metinlerden “çıkarmış” olamayacağı gerçeğini vurgulamak içindir. (Muhammed Esed Tefsiri)

3. Henüz onlara katılmamış başka toplumlara da (o elçiyi) göndermiştir.[*] Azîz; daima üstün ve Hakîm; bütün kararları doğru olan O’dur.

Bu âyette geçen “başkaları” ifadesinin kapsamına Peygamber Efendimizden sonra gelmiş ve Kıyamete kadar da gelecek bütün insanlar girmektedir. Yani âyette İslâm dininin evrenselliği ve çağlar üstü geçerliliği vurgulanmaktadır. (Diyanet İşleri Tefsiri)

4. İşte bu (öğretim), Allah’ın ikramıdır. O, ikramını, görevini yerine getiren[*] kişiye yapar. Allah, büyük ikram sahibidir.

Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir(Müfredât). Bu ayette yapılması istenen şey, o kişiye yüklenen görevdir. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

5. Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklü eşeğin durumu gibidir.[*] Allah'ın ayetlerini anlamaktan geri duranların durumu ne kötüdür. Allah zalimler topluluğunu (kötü niyet ve eylemleri yüzünden) doğru yola iletmez.

Ayette, “Tevrat’ın gereğini yapmayan Yahudiler, sırtına kitap yüklü eşeğe” benzetilmektedir. O gün, Tevrat’a bakarak Hz. Muhammed’e inanması gereken insanlar, inandıkları kitabın hükümlerine göre bir tablo ortaya koymadıkları için bu şekilde eleştiriliyorlarsa, bugün aynı durumda olan yani Kur’an’a inandığı halde, onun öğretilerini ciddiye almayan ve ona göre bir hayat tarzı oluşturmayan Müslümanlara ne demeli? Ya da Kur’an’a imanı tam, saygısı kusursuz ama eşeğin sırtındaki kitap gibi sadece evi korusun diye duvarda asılıyor, işler iyi gitsin diye kasada tutuluyor, kazadan korusun diye torpidoda korunuyor, karı-koca arasındaki muhabbet iyi gitsin diye sandıkta muhafaza ediliyor. Ayetteki “eşek ve kitap” benzetmesinin hemen arkasındaki “Allah’ın ayetlerini anlamaktan geri duranların durumu ne kötüdür” cümlesi tek başına aklını işleten Müslümanların uyanması için yeterlidir. Ama bu ayeti Kur’an’da bulmak için yine de Kur’an’ın anlaşılır dilden okunması gerekmektedir. (Cemal Külünkoğlu Tefsiri)

6. De ki: “Ey Yahudiler! Eğer siz, öteki bütün insanları dışlayarak sadece kendinizin Allah’ın evliyası olduğunu iddia ediyorsanız, haydi ölümü temenni etsenize; tabi eğer iddianızda sadıksanız?”[*]

Yani: Allah’ın velisi olduğunu iddia eden dünyevîleşmez, aksine bir an önce dostuna kavuşmayı diler. Fakat siz Hesap Günü’ne inanmıyor, ölümden köşe bucak kaçıyorsunuz. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)

7. Ama onlar bizzat yaptıkları zulümler sebebiyle asla ölümü temenni etmezler. Allah o zalimleri pek iyi bilir.
8. De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacak, sonra gaybı da görünen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna götürüleceksiniz de, O size yaptıklarınızı haber verecektir.”
BÖLÜM 2
9. Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi bırakın; Allah’ın zikrine[1*] koşun[2*]. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

[1*] Allah’ın zikri, Allah’ın kitabıdır (Hicr 15/9, Enbiya 21/24). Allah’ın zikrine koşmanın ilk anlamı, cuma hutbesidir. Çünkü hutbe, Allah’ın kitabı ile ilişki kurarak bir konuyu anlatmak için okunur. Namaz da o Zikri öğrenmek için kılındığından (Taha 20/14) Allah’ın zikrine koşmanın ikinci anlamı Cuma namazına gitmektir.

[2*] Bu emir, kadın için de erkek için de geçerlidir. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

10. Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın[*] ve Allah’ın lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız.

Cuma namazı kılındığı takdirde öğle namazı kılınmamasının nedeni bu ayettir. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

11. Ama onlar bir ticari menfaat veya bir eğlence gördüklerinde, hemen ona doğru seğirtip seni (konuşurken) ayakta öylece bırakıverdiler.[*] De ki: “Allah katında bulunan, eğlenceden de, ticari menfaatten de daha hayırlıdır: zira Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Muhtemelen Cabir b. Abdullah’a ait (Dihyetu’l-Kelbî’ye ait olduğu bilgisi yanlıştır) bir kervanın Medine’ye Cuma vakti girişi üzerine, Allah Rasûlü’nü hutbe verirken camide bir avuç cemaatle bırakıp kervana koşan cemaate uyarı. Allah Rasûlü’nün Amr b. ‘Avf tarafından nakledilen şu uyarısı bağlamla tam bir uyum arzeder: “Sizin için bundan böyle yoksulluktan korkmuyorum, fakat asıl sizin tıpkı sizden öncekiler gibi dünyaya yönelmenizden, onların mal yarıştırdığı gibi sizin de mal yarıştırmanızdan, onların düşkün olduğu gibi sizin de dünyaya düşkün olmanızdan korkuyorum” (Buharî ve Müslim). Bu âyete dayanarak insan eylemlerinin tümü üç amaca nisbet edilebilir: Hayır, yarar/çıkar, haz. Âyette birincisini eğitim, ikincisini ticaret, üçüncüsünü eğlence temsil eder. Âyet zımnen, “hayrı terk ederek yarar ve hazza koşarsanız, yarar ve haz hayırsızlaşır” mesajını vermektedir. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)